Kıbrıs’ın kahraman oğlunu anarken…

denktasRahmetli Rauf Denktaş sadece Kıbrıs değil, Türkiye ve Azerbaycan da dahil olmak üzere tüm Türk dünyası için şeref ve gurur okulu bırakıp gitti…

Bugün dünyada birçok halklar ve milletler mevcut olsa da, benim kanaatimce, onların hepsi iki temel millet olan Türkler ve Araplardan türemişlerdir. Evet, bütün insanlık bu iki milletin nesilleri. Biz de gurur duyabiliriz ki, Türk’üz ve insanlığın eski tarihi kadar geçmişimiz var. Türkler hakkında insanlığın gelmiş geçmiş bütün dahileri olumlu fikirler söylediler. Rasûlullah Efendimiz “Türk dilini öğreniniz! Öyle ki, onların hakimiyeti uzun sürecektir “demiş ve Türk adlı bir ordusunun olduğunu söylemiştir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesi bir millet olarak, bizim düşüncemizin temelini atmıştır. 1813 ve 1828 yılları Rusya-İran savaşlarından sonra imzalanan sözleşmelerle ikiye bölünen 50 milyonluk Azerbaycan Türklerinin lideri Haydar Aliyev’in “Bir millet, iki devlet” sözü ise Azerbaycan’da türkçülüğün, milliyetçiliğin yeniden dirçelmesine, Azerbaycan insanının Türkiye’nin şahsında tüm Turan illerine entegre etmesine destek verdi.
Bizim ailemizde de her zaman milli ruhta sohbetler edilmiş ve Vatanımızın sadece Azerbaycan’dan değil, diğer Türk Cumhuriyetlerinden de oluşan büyük bir Memleket olduğu konusunda danışılmışdı. Bir genç olarak, ben Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan, Başkurdistan, ve Tataristanda olmuştum, biz Türklerin ne kadar büyük coğrafyaya sahip olmaları bende gurur oyatmışdı.
Kuzey Kıbrıs’la ilgili sevgim ise henüz 2009 yılında ortaya çıkmıştı. Bu sevgiyi benim içimde uyandıran, beni ruhen Yavru Vatan dediğimiz Kuzey Kıbrıs’a bağlayan ise rahmetli Rauf Denktaş olmuştu. İyi hatırlıyorum, 2009 yılı 13 Mart tarihinde İstanbul şehrinde Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının organizasyonu ile “Türk dış politikası” adlı uluslararası konferansa katıldım. Konferansın resmi açılış töreninde onursal konuklar arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş çıkış ediyordu. Zahiren karizmatik ve kahraman gibi görünen bu kişinin her bir kelimesi, her sözü bir genç olarak bende mücadele hissi aşıliyordu. Rauf Denktaşı ilk defa canlı olarak görüyordum ve çok gururlanmıştım. Onun Türk dünyasının bugünü ve geleceği ile ilgili seslendirdiği fikirler, biz gençlerin karşısında koyduğu amaç ve görevler bugüne kadar hatırımdadır. Törenden sonra Rauf Denktaşa yaklaşıp kısa söhbet etmek ve bir hatıra fotoğrafı çektirmek şansım da oldu ve o fotoğraf şimdiye kadar benim en sevgili ve değerli hatıralarımdan biridir.
Rauf Denktaşla ilk tanşlığımdan sonra Kıbrıs konusunda detaylı araştırmalar yapmaya başladım. Denktaşın Kıbrıs için harcadığı hayatının görünen ve görünmeyen tarafları şu an bir tarih sayıla bilir. 29 Ocak 1924′te, Rum tarafında kalan Baf’ta doğan Rauf Denktaş ilkokulu İstanbul ve Kıbrıs’ta okudu. 1944′te İngiltere’ye giderek hukuk eğitimi gördü. 1947′te Ada’ya döndü, avukatlığa başladı.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ve Yunanlı gerilla harbi uzmanı Albay Grivas, 1952′de EOKA adlı bir teşkilat kurdular. Denktaş, EOKA karşısında Türk toplumunu siyasi, iktisadi, sosyal alanlarda örgütledi ve arkadaşları ile ‘Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu. TMTnin kurucusu olan Rauf Denktaş tüm Türk dünyasının güveni için karşısına kutsal amaçlar koydu:
• Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak;
• ENOSİS’e ve bu hedef doğrultusunda yapılan girişimlerle estirilen teröre karşı durmak;
• Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek;
• Türk Toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlamak, ENOSİS’i savunan AKEL’in Türk toplumu içinde ideolojik etkinlik kurmasını ve iç cepheyi bölmesini önlemek;
• Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak;
• Anavatan Türkiye ile sıcak ilişkileri ve Türk Halkının Anavatana bağlılığını sürdürmek.
Bugün Kıbrıs söylerken sayın Denktaş anlaşılır, onun yapdıkları anılıyor. Bu, bir gerçek!

Rauf Denktaş: Atatürk bizim meşalemiz olmuştur

Rauf Denktaşın Atatürkle ilgili yorunları da önemli. Denktaş Atatürkü kendisine bir meşale sanmıştır: Onu hiçbir zaman unutmadık ve unutturmadık. Bu nedenle de çok şey geldi başımıza. Hala da geliyor görüyorsunuz.
Rahmetlik Rauf Denktaş o günleri söyle hatırlıyordu: “Kıbrıs’ta Rum terör örgütü EOKA’nın saldırıları karşısında silahsız bir halk. Av tüfeklerini bile bir çağrı üzerine İngiliz idaresine teslim etmiş bir halk. EOKA Yunanistan genel kurmayına bağlı. Yunanistanın dışişleri bakanı tarafından yol gösterilen hem siyasi hem vurucu bir örgütle üzerimize yollanmış bir hareket. Halkın boyun eğmeyeceği bir durum. Heryerde küçük küçük başkaldırılar halinde karşı hareket başlıyor. Lefkoşa’da gençler Dr. Küçük önderliğinde Rumların yaptığına karşı bir reaksiyon olarak büyük bir nümayiş düzenleniyor ve ENOSİS’e hayır! sloganları atıyorlar. Ayrıca Türkleri öldürmeye başladıktan sonra herhangi bir olayda eğer Türk gençleri zarar görmüşse, Türk mahallelerinde Rumlara ait herşeyi, örneğin Rum dükkanlarını yakmak ve yıkmak gibi reaksiyonlarla Türklerin boyun eğmeyeceğini göstermeye çalışıyorlar. Dr. Küçük de bu arada Türklere konuyu anlatmaya çalışıyor.”

rauf_denktas

Türkiye’nin Kıbrıs sürecine müdahil olmasının nasıl gerçekleşdiyini sayın Denktaş şöyle anlatıyor: “Dr. Küçük’ün Türklere konuyu anlatmaya çalıştığını söylemiştim. Türkiye’ye gidip geliyordu. Aldığı cevap, “bir şey olmaz, merak etmeyin, İngiltere adayı bırakmaz, rahat olun” şeklindeydi. En sonunda Menderes hükümeti gelince ilgi artıyor. Zaten Rumlar artık Türklere de vurmaya başlayınca, Türkiye ilgisiz kalamıyor. Gençlik ayağa kalkıyor, gösteriler devam ediyor. Bu Türkiye’yi angaje etmek için doktora yarıyor. Böylece Volkan zaman içinde ses veren büyük bir örgüt haline geliyor. Ama ses veren sadece, başka bir şey yok. Ama en önemlisi TMT’yi niçin kurduk. En son iki kişi öldürülmüştü. Litra yolunda iki Türk öldürülmüştü. Yine büyük bir nümayiş, büyük bir olay gerçekleşmişti.”

Bugün biz artık bir yıldır ki, Rauf Denktaşsız kalmışız. Kıbrıs Türk halkı için olduğu kadar Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan, tüm Türk dünyası için de bir efsanedir sayın Denktaş. Onun emekleri, Türk halkı adına çektikleri, yaşadıkları ve kendisi daima bir ışık olarak halkın gönlündedir.
Biz – dünya Türkleri olarak birbirimizi severek, milli davamızı savunarak, ana haklarımız almaya özveri vererek, birlikte çalışmalıyız, beraberce hareket ederek, yarınlarımızı düşünerek, sağlam adımlar atarak, tüm millet, vatan, toprak, Bayrak sever kardeşlerimizle birleşerek, atalarımızın izinde yürüyerek, şehitlerimizin temiz kanları yerde kalmadan, milli mücadelemiz ile kan vererek tüm milli, tarihsel, kültürel haklarımızı alalım.
Birlikte, beraberlikle ve dayanışma içinde olarak karşımıza çıkabilecek her tür güçlüğü, sıkıntıyı, baskıyı, ölümü, işkenceyi bir yana bırakarak şehitlikten, özveri Fedakârlıktan kaçınmamalıyız, her türlü çalışmalarda, yolunmalarda, her bir alanda birlikte olmalıyız. Türk milletine karşılıklı saygıyı, güveni, sevgini göstererek birlikte yardımlaşmayı uygulamalıyız, bu topraklarda hiç bir kimseye kölelik yapmamalıyız, büyük devletler, İmparatorluklar kuran Türk milleti, bugüne kadar bizleri dünyanın hiçbir gücü çöktürememiş ise bundan sonra da hiçbir dünya gücü çöktüremeyecektir.
Bizler Türkler olarak Kanlı Noel saldırılarını, Türk dünyasında Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu, Altunköprü, Kafkaslarda, Karabağ’da, Bulgaristan, Türkistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Çeçenistan, Kosova ve tüm Türk topraklarında kaybettiğimiz canları, dökülen kanlarımızı yıllarca çektiğimiz acıları, yoklukları, idamları, hapishaneleri unutmamalıyız.
Ulu Tanrımız dünya Türklerine ve Kıbrıs Türklerine bir daha toplu mezarları, acı, işkenceli, çileli baskılı günleri yaşatmasın. 1974 de Ağustos ayında gerçekleşen bu hayâlımız ikinci Barış Harekâtından sonra elde etmiş olduğumuz bu kutlu utkunun değerini kıymetini bilmeliyiz, bu topraklara bağımsızlık, özgürlük getiren büyük Türk askerini, ordusunu, silahlı güçlerini ve bu uğurda canlarını, kanlarını veren şehitlerimizi unutmamalıyız, tam olarak yollarında yürümeliyiz, onlar için Fatihalar, dualar okumalıyız, onların kutsal, yüksek adları, şanları dilimizden düşmemelidir, hiçbir zaman düşmanların, hainlerin sinsi oyunlarına gelmeyelim, beraber olalım, birlik olalım, birlikte çalışalım. Rahmetlik Denktaşın bizlerden istediyi de zaten bu idi!!!

Şair ve yazar Dr. Ahmet Şahidov
Bakü, Azerbaycan, 11 Ocak 2013

Bu yazını Facebookda şərh et