XXI yüzyılın öğrencisi nasıl olmalıdır: Geleceğin öğrenci modeli

ahmadBugün artık XXI yüzyılın ilk onilliyini geride bıraktık. Artık XX yüzyıl de tarihtir bizim için. Geçen yüzyılın hatalarından ders çıkarıp yeni yüzyılı yaşamak, yeni dünya kurmak ve daha güzel bir yer küresinde yaşamak arzusuyla yaşıyoruz. Geçen yüzyıl bizim için kanlı qadalı savaşlar, açlık, sefalet, çatışmalar, kataklizmalar ve felaketlerle akılda kaldı. Biraz derinden düşünürsek, başımıza gelenlerin kendi suçumuz olduğunu anlarız. Çünkü, her bir felaketin nedeni işte İNSANDIR!

Büyük harfle İNSAN! Kurulduğu ilk günden yeniliğe can atan insan hiç de hep iyi şeyler öyrenmedi. Öğrendiklerini yok etmek, dağıtmak, savaşlara başlamak, binlerce, hatta yüz binlerce insanı yok etmek için kullandı insanlar. İşte şu an biz insana nelerin öğretmek gerektiğini anlıyor ve geleceğimizin işte bugün öğrendiklerimizden asılı olacağını anlıyoruz.

Evet. Sözümü eğitime, bilime ve bilgiye yönlendirmek istiyorum. Çünkü, toplumun geleceği, yaşadığımız Dünya’nın geleceği işte insanların eğitiminden, bilgilenmesinden doğrudan bağlı olacak. Odur ki, tüm yaşananları, bırakılan hataları bir daha göz önünden geçirip geleceğimizi şimdiden kurmaya çalışalım ve artık on yılını geride bıraktığımız XXI yüzyılda öğrencilerin nasıl olduğunu düşünelim, ideal öğrenci modelinin çizgilerini canlandırmaya çalışalım. Çünkü, XXI yüzyılın barış ve huzur ortamında geçmesi için, ideal bir toplumda yaşamamız için gerek yeniyetmelerimiz, gençlerimiz ideal bir eğitim alsınlar.

Eğitim bizim geleceğimizidir! Bu sözleri hep duyuyoruz. Her bir ülkenin gücü, kudreti aslında onun ekonomisi, ordusu ve siyasi iradesi ile ölçülmüyor. Bu faktörler bir anlamda rol oynasa da, ülkenin bilim ve eğitimi onun dünyadaki yerini yansıtıyor. Çünkü, yukarıda saydığımız tüm faktörler işte eğitimin seviyesinden asılı olacak. Azerbaycan halkının Ulu Önderi Haydar Aliyev’in bir sözü var: “Toplumun gelecek kalkınması pek çok açıdan şimdi gençlerimize neyi ve nasıl öğretmeyimizden asılı olacaktır. “İşte bu fikirden yola çıkarak, sanırım, biz geleceğin gencini işte şimdiden yetişdirmeliyik. Sabah geç olabilir.

Zaman zaman eğitim sisteminde çeşitli reformlar yapıldı, çeşitli eğitim yöntemleri tatbik edildi. Ama yine de mükemmel eğitim sistemi, ideal öğrenci, genç yetiştirmek mümkün olmuyor. Peki ne yapmalı? XXI yüzyılın ideal öğrencisini nasıl yetişdirmeliyik?

Bazı uzmanlar dini eğitime öncelik veriyor ve iddia ediyorlar ki, gençlerin ahlaki yönden oluşmasında din önemli rol oynuyor. Dini eğitim alan gençler sabırlı, muvaffak, dikkatcil, temizkar ve şeffaf oluyorlar. Bu gibi gençlerde Allah’a güven, insanlara sevgi, geleceğe umut eğilimleri çok güçlü oluyor. Ama soru ortaya çıkıyor! Öğrencilere hangi dini eğitim vermeli? İşte asıl tartışma bu an başlıyor: İslam, Hıristiyan, Yahudi, Budist, yoksa hangi? Bin yıllardan boyu birbirine taviz vere bilmeyen bu dinler arasında somut tercih etmek ve gençlerin işte bir dini yönde eğitim alması ne derece doğrudur? Biz toplumda barış yaratmak yerine sizce yeni anlaşmazlıkların veya savaşların temelini başlarızmı?! Elbette ki, bu, mümkündür! Çünkü, her bir din bir felsefi akım olarak, kendini üstün buluyor ve diğer dinleri ikincil düşünce tarzı olarak kabul ediyor. Kimse benimle bu konuda tartışmaya kalkmasın lütfen, çünkü tarih boyu farklı dini bakışların taşıyıcıları arasındaki çarpışmaları, kavgaları ve hatta savaşları gördük.

O zaman geleceğin öğrenci modelinin nasıl olmasını nasıl tesbit edelim? Bence, XXI yüzyılın öğrenci modeli – doğma dilini mükemmel bilen, en azından iki yabancı dilde konuşan, bilgisayar teknolojisine yakından beled olan sağduyulu laik bir genç olmalıdır. XXI yüzyılda öğrenciyi herhangi yöne, herhangi bilime zorlamayın taraftarı değilim. Öğrenci kendi yaşam yolunu seçmeli, sevdiği mesleği öğrenmeli ve yaratıcı olmalıdır.

Biz şimdiden çocuklarımızın eğitimine önem vermeliyiz. Çünkü, her şey eğitimin üzerine kurulur. Genellikle, eğitim çok yönlü, karmaşık bir felsefi sistemdir.

Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımının yapılması zor bir kavramdır. Bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin (özellikle okulun) etkisi altında sosyal yeterlilik ve optimum bireysel gelişmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir. Eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesidir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istedik değişme meydana getirme sürecidir.

Egitim tarihen çok eski bir alandır

Eğitimin başlangıcı genel olarak söz edilecek olursa insanlık kadar eski olsa da bir bilim olarak çok yenidir. Dünya Avrupa’daki modern eğitim sisteminin kökleri orta çağ dönemine kadar gider. Orta çağdaki okullar öncelikli olarak kiliselere bağlıydı ve din adamı yetiştiriyordu. İlk üniversitelerin çoğu Hristiyan kökenliydi. Bununla birlikte 1088’de kurulan Bolonya Üniversitesi gibi laik üniversiteler de vardı.

Günümüzdeki eğitim anlayışı ise Amerikan filozof, psikolog ve eğitim reformcusu John Dewey’nin (1859 – 1952) fikirlerinden ilham almıştır. William James ile birlikte Pragmatizm’in de kurucuları arasında yer alan Dewey, Rousseau ve Plato’nun eğitim anlayışlarını eleştirmiş ve eğitimin köhnemiş, eski olguları tekrarla belletmeye değil, öğrencinin bir kişi ve vatandaş olarak yaşamına uygulayabileceği bilgi ve becerileri kazandırma amacı gütmesi gerektiğini öne sürmüştür.

Eğitimin bugününü iyi anlamak için eğitimin tarihsel değişimini anlamakta yarar vardır. Tarih boyunca ortama ve uygulamalara göre değişik egitim tanımları yapılmıştır. Günümüzde eğitimin insan faaliyetlerindeki etkisi bugüne kadar olan uygulumaların en karmaşık olanıdır. Genel bir bakışla eğitim bir takım becerilerin öğretim ve öğrenim şeması içerisinde; insan’ın bilgi, sezinleme ve akıl işlevlerini geliştiren faaliyetler ve kavramlar bütünü olarak ele alınmaktadır. Bu tanım çok soyut olup somut uygulamalar üzerinde anlayış geliştirmeye yardım etmemektedir.

Yukarıda dediğim gibi eğitim bir felsefi anlayıştır. Bu felsefenin özülüne varmak gerekir.

Eğitim felsefesi eğitimin amacı, doğası ve içeriğine ilişkin çalışmalarla ilgilenir. Bilginin kendisinin olduğu kadar bilen zihnin doğası ve otorite problemleri, eğitim ve toplum ilişkisi gibi konular eğitim felsefesinin konuları arasında yer alır. Rousseau’nun döneminden bu yana eğitim felsefesi gelişim psikolojisi ve gelişme teorileriyle bağlantılı olmaya devam etmiştir.

Eğitimden beklenen temel amaçlar şunlardır: Sivil toplum sorumluluk, fikir ve girişimci eğitimli vatandaşlara dayalıdır. Her alandaki ilerleme okullaşmanın meydana getirdiği eğitimin kapasitesine bağlıdır. Bu durumda eğitim bireyin, toplumun ve gelecekteki insanlığın gelişim ve refahını güçlendirmeyi amaçlar.

Eğitimin tarihi, felsefesi, amaçları hakkında çok konuşmak istemezdim. Konuşmamın amacı bildirimin adından da belli oluyor. XXI yüzyılın ideal öğrencisini nasıl yetişdirmeli? İdeal öğrenci hangi kalite ve alışkanlıklara sahip olmalıdır?

Daha küçük detalllara dikkat edelim:

  1. Öğrenci öğrenmekten asla bıkmamalıdır. Herzaman öğrenmeye istekli olmalı, bilmediği konuları devamlı sormalı ve araştırmalıdır;
  2. Kusursuz bir şekilde ve ciddiyet içinde eğitmeni selamlamalıdır;
  3. Okuldaki başarı ya da başarısızlık öğrencinin tüm kişiliğinin bir değerlendirilmesi değildir, sadece belirli bir zaman aralığında öğrenmiş olduğu bilgilerin bir sonucu ya da ürünü niteliğindedir. Öğrencilerin okul başarılarının düşük olmasının önemli nedenlerinden birisi de verimli ders çalışma yollarını bilmemeleri ya da bu konuda yanlış alışkanlıklara sahip olmalarıdır. Verimli çalışma alışkanlığı, erken yaşlarda kazanılan ve bireyin tüm yaşamdaki başarısını etkileyen bir süreçtir.
  4. “Hiç kuşkusuz başarılı olabilmek için öncelikle başarıyı istemek gerekir, nedeniniz yoksa hedefiniz de yoktur.”

“İdeal bir öğrenci ya da idealist bir öğrenci nasıl olmalıdır?” sorusuna cevap aramamız devam ediyor. İdeal bir öğrencinin özellikleri nelerdir?

İdeal öğrenci iç disiplini gelişmiş, öğrenme ihtiyacı duyan ve öğrenme hedefleri olan, bunu gerçekleştirmek için motive olmuş, aile ve arkadaşları ile doyumlu sosyal ilişkiler kurmuş ve bunları belli sınırlar içinde yürüten, yaşamına ait sorumlulukları almış bir birey.

Yukarıdaki döngü ile bireyin gerek sosyal, gerek akademik yaşamında sıklıkla karşılaşıyoruz. Eğer karşımızda iç disiplini yüksek bir öğrenci varsa zaten öğrenmeye isteklidir.

Anne-babanın sağlayacağı öğrenmeyi destekleyici ortam da onun motivasyonunu artıracaktır. Uygun düzenlenmiş bir çalışma odası yada köşesi, aydınlatılması ve ısısı, dikkat dağıtacak eşyalarda arınmış olması çalışmak için ihtiyaç duyacağı konsantrasyonu destekleyecektir. Bunun yanında her öğrenci kendi öğrenmesinin hangi yollarla en üst düzeyde gerçekleştiğini öğrenim hayatı içinde keşfeder. Öğrenmesini kolaylaştıracak çalışma biçimini bulması okuyup anlatarak, deneyerek, dinleyerek şema çizerek, yazarak vb. alışmasını kolaylaştıracaktır.

İç motivasyonu yüksek öğrenci, kendisi için gerçekçi akademik hedefler belirler ve bu doğrultuda çalışır. Sorun çözme stratejilerini doğru kullanır. Her şey yolunda gittiğinde bu öğrencinin başarıya ulaşmaması için bir sebep yoktur. Elde ettiği başarı özgüvenini pekiştirecek, onu gelecek öğrenme hedefleri için motive edecektir. Başarısını sosyal çevresi de destekleyecektir: Ödüllü bir karne, okulda dereceye girmek, ailenin takdiri, belki başarısını hatırlatacak bir hediye… Tüm olumlu pekiştireçler onu akademik ortamda daha yukarılara taşıyacaktır.

Ancak her öğrenci için işler bu kadar yolunda gitmeyebilir. En önemlisi iç motivasyonu güçlü olmayan öğrencilerin de okul ortamlarında azımsanmayacak sayıda olmasıdır. Bu durumda etkin olarak kullanılacak dış motivasyon kaynaklarının devreye girmesi ve ailenin daha ön planda olması ile yukarıda tanımlanan döngü çalışmaya başlayacaktır. Motivasyon sorunu yaşayan öğrencinin çalışma ortamının düzenlenmesi de önemlidir. Birlikte alınacak kararlarla çalışma ve dinlenme saatleri düzenlenmeli, TV, bilgisayar gibi aktivitelere ayrılacak zamanlar detaylı planlanmalıdır. Alınan kararlarda çocuk ve anne-babanın birlikte bulunması, kararlara uyulmadığında da karşılaşılacak yaptırımın birlikte kararlaştırılması çok önemlidir. İç motivasyonu düşük öğrencinin yaşamında dışarıdaki sınırlara ve bunların kontrolüne daha çok ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır.

Bu tarz öğrenciler için en zor alan istemedikleri, anlamlı bulmadıkları bir konuyu öğrenmektir. Kullanacağınız ödülün çocuğunuzun hayatında anlamlı, önemli olması çok önemlidir. Onun özgüvenini geliştirecek aşağıdaki örnekte gördüğünüz pozitif deyimlerin – “sana güveniyorum”, “çalışma disiplinini gördükçe gurur duyuyorum”, “başarmak için gösterdiğin gayret beni mutlu ediyor” – sözlerin maddi ödüllerden çok daha etkili ve kalıcı olduğunu unutmayın. Ona içtenlikle sarılmanız, sırtını sıvazlamanız maddi ödüllerden çok daha etkin olacaktır. İlişkinizi ve onun özgüvenini geliştirecektir. Çocuğunuzun çalışmasının sonucunu değil, çalışmak için gösterdiği çabayı görüp desteklemeniz öğrenme sonucundan alacağı hazzı artıracaktır. Öğrenmenin yaşam boyu, bilinçli ve bilinçsiz devam eden bir süreç olduğunu hatırlayarak, elde edeceği öğrenme disiplinini çocuğunuzun yaşamındaki her alanda kullanacağını unutmayın. Bildirimin girişinde tanımlanan “ideal öğrenci” modeli de yaşamının tüm alanında bu disiplinini aktarmış bir tablo sergilemekteydi.

Bildirimin sonunda XXI yüzyılın ideal öğrencisini tam olarak beynimizde oluşturmak için somut olarak, ideal öğrenci olmanın şartlarını sıralamak istiyorum:

1-     Öğrenme sürecinde aktif rol alır;

2-     Öğrenme sürecinde sorumluluğun öncelikle kendisine ait olduğunun bilincindedir;

3-     Zamanını dershane içi ve dışı etkinlikleri dikkate alacak bir biçimde planlar ve verimli bir biçimde kullanır;

4-     Öğrenme amacı ile etkin okuma, etkin dinleme ve not alma becerilerini kullanır;

5-     Öğrenme ortamında katılımcı bir rol benimser;

6-     Bilgiye nasıl ulaşılacağını bilir;

7-     Kendi kendini motive edebilir;

8-     Sınav kaygısı ile nasıl başa çıkacağını bilir;

9-     Sağlığını bilinçli bir biçimde korumak için gerekli önlemleri alır.

Sonunda ideal öğrenci olmayı amaçlamış yetişkin ve gençlere bazı önerilerim de olacak:

1-     İstekli olmalıyız;

2-     Motive olmalıyız;

3-     Öğrenme sürecinde aktif olarak bulunmalıyız;

4-     Bilgiye ulaşmanın yolunu bilmeliyiz;

5-     Öz güvenin verdiği bir rahatlıkla sitres ve kaygıdan uzak kalmalıyız.

Yukarıdaki ön görüler var ise eğer: Geri kalanında anne ve baba rol almalıdır. Anne ve babanın öğrenci için hazırlayacağı ortam ve öğrenmeyi destekleyici tutum ve davranışları, öğrencinin motvasyonunu artıracaktır. İyi hazırlanmış gürültüden uzak bir çalışma ortamı başarıyı artıracaktır. Hazırlayacağımız oda rengi çocuğun sevdiği renk ile boyanmalı. Işığı mutlaka göz uyumunun rahatsız olmayacağı güçte olmalı. Lüzumsuz, gereksiz eşyalardan arındırılmalı. Öğrenci kendi öğrenme tarzını zamanla keşveder. Biz dışardan bu konuda müdahele etmemeliyiz. Kimi öğrenci okuyup anlatarak, kimi öğrenci deneyerek, dinleyerek yada şema çizerek öğrenmeyi seçer. Öğrenci hangi yöntemle çalışacağını kendisi seçmeli.

İdeal öğrencinin nasıl ola bileceyi konusunda Bernard Şounun sözleri de çok degerlidir: “İstediklerinizi elde etmek için çaba harcayınız, aksi takdirde, elde ettiklerinizi sevmek zorunda kalırsınız.”

Dünya alimlerinin araştırmalarına göre, öğrenciler belli bilgi ve becerileri öğrenirken aşağıdaki alışkanlıklardan kullanıyorlar:

% 1 tad alarak

% 1,5 dokunarak,

% 3,5 koklayarak,

% 11 işiterek,

% 83 görerek öğreniriz.

Bu nedenle öğrendiklerimizin hiç de hepsi hafızamızda kalmıyor:

Okuduklarımızın % 10’unu

İşittiklerimizin % 20’sini

Gördüklerimizin % 30’unu

Görüp+işittiklerimizin % 50’sini

Görüp+işittiklerimizin+söylediklerimizin %80’ini

Görüp+işittiklerimizin+söylediklerimizin+yaptıklarımızın %90’ını hatırlarız.

İdeal öğrenci konusu zaman-zaman tartışılmış və tarih boyu filosof ve bilim adamları bu konuda önemli fikirler söylemişler. Birkaç hatırlatma sunalım:

– Zaman büyük bir öğretmendir, yalnız ne yazık ki daima öğrencilerini öldürür. – Curt Goertz

– Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, en çok, zamanın kısalığından şikayet ederler.  – La Bruyere

– Ahmaklar zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür.  – Alain

– Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.  – Benjamin Franklin

– Mutluluk başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır.  – Seneca

– Yaptığınız işin en iyisini, bir de zamanında yapın, o vakit dağ başında bile olsanız insanlar sizi bulur. – Thomas Brown

Sonda ben de ideal öğrenci nasıl olmalı diye soruyu kendime sordum. Birçokları için garip de olsa söylemeliyim ki, ben XXI yüzyılın öğrencisini milliyetçilik ve dini ideyalardan tam uzak bir kişi olarak görüyorum. İstiyorum ki, öğrenci milli gelenek ve göreneklerine sadık kalmanın yanı sıra, dünyevi, insani değerlere, farklı mentalitete sadece dayanıklı yanaşmasın, hatta kendisi de bu değerlere entegre yapabilsin. Öğrenci seçtiği dini bakışları sadece kendisi ile Allah arasında vasıta olarak görsün, bu bakışları farklı dini bakışlara özgü insanlara telkin etmesin veya farklı dini bakışlara özgü insanlarla çatışmadan uzak dursun. İsterim ki, öğrenci maddi değerleri ikinci plana ata bilsin, ancak manevi yararları düşünsün. Sadece böyle bir durumda XXI yüzyılın dünyasını barış içinde koruya biliriz!

Anahtar sözcükler: eğitim, telebe, psikoloji, özgürlük, gelecek

Dr. Ahmet Şahidov

*** Bu bildiri 10-11 Mayıs 2012-ci il tarihlerinde Ankara Üniversitesi, Eğitim BilimleriFakültesinde düzenlenecek olan “I. Uluslararası Eğitim Sosyolojisi Sempozyumu”nda sunmak için yazılmıştır.
Sempozyumun ana konusu – “EĞİTİM SOSYOLOJİSİ BAKIŞ AÇISIYLA TOPLUM VE EĞİTİM”

Bu yazını Facebookda şərh et