TIP ETİĞİNDE ÇELİŞKİ – ÖLÜM YA KURTULUŞ

Modern çağımızda temel endişe verici sorunlardan biri de insanın çeşitli organlarının satılması, başka insana aktarılması ve çalınması ile ilgilidir. Bu olgular o kadar fazladır ki, artık uluslararası kuruluşların ve büyük devletlerin öncelik meselesine dönüşmektedir. Tıp bilimi o kadar gelişmiştir ki, insanların tedavisi için diğer insanların organlarının aktarılması, bilimsel dilde söylersek, nakli artık sıradan hal almaktadır.
Fakat bu proses sırf gönüllü prensipler temelinde olmalıdır.
Heyhat ki, bunu gelir kaynağına çevirenler de bulunur ki, bunlara da organ mafyası denir. Öncelikle, transplantasiyanın mahiyeti hakkında konuşalım.

Hastanın hayatını başka türlü kurtarmak mümkün olmadıkda onun yaşaması için gereken organın diğer bir insandan nakli, yani aktarılması deneyimi ilk kez 1933 yılında Ukrayna’da oldu. Ukraynalı doktorlar yüzbinlerce ölümcül hastaya yeni şifa kaynağı tapmışlar. İlk aktarılan organ ise böbrek oldu.

İnsanlar üzerinde deneyden önce 1902 yılında Avusturyalı akademisyen E. Ulman tarafından köpeklerde böbrek aktarılması yapılmıştır. Ancak hayvanlar üzerinde elde edilen sonuçlar insanlarda aynı efektleri vermedi. İlk dönemlerde böbrek aktarılan hastaların neredeyse hepsi öldü. Sadece 1954 yılında amerikalı doktorlar Boston’da ilk yüksek neticeli transplantasiya operasyonuna imza atdılar.

Ama organların nakli hep hayırsever amaçlarla olmuyor. Sosyal durumu son derece ağır olanlar için iç organlar gerçek anlamda gelir kaynağıdır. Uzmanların fikrince, azerilerin iç organları en çok dış piyasaya çıkıyor. Resmi olmayan verilere göre, iç piyasada böbreyin fiyatı yaklaşık 8-10 bin dolar civarındadırsa, İran’da bu fiyat 6-15 bin dolar, Rusya’da ise 20-30 bin dolar civarında değişiyor. Karaciğerin fiyatı ise bundan defalarca fazladır. İç organlarını satmakla para kazanmak isteyenlerin sayısı ise akıl almayacak kadar fazladır. Uzmanlar diyor ki, kesin karar verenlerle karşılaştırsak, bu amaçta olanların sayısı daha fazla. Yabancı ülkelere gitme riskini göze alamayanlar yurtiçinde kendileri için pazar arıyor. Transplantoloqlar bu konuda kamera karşısında konuşmasalar da, itiraf ediyorlar ki, onlar her gün iç organlarını satmak niyetiyle yanlarına gelen birkaç kişiyi kapıdan geri göndermeli oluyorlar. Hatta bunun için ilan verenler de var. Kanun ise donör organlarının alım-satımını kesinlikle yasaklıyor. Yabancı ülkelerin deneyiminde de böyledir. Rusya yasalarına göre, donorluq sadece hümanist amaçla gönüllü olmalı, para kazanmak kaynağına dönüşmemelidir. Azerbaycan yasaları da meseleyi böyle koyuyor.

Uzmanların açıklamasına göre insan organları ticaretinde savaşlar da elverişli bir ortam yaratıyor. Hitler Almanyası döneminde yapılan savaşlar, çağdaş İrak, Afganistan, Ortadoğu’da İsrail-Filistin savaşları da bu açıdan araştırmacıların dikkat merkezindedir. Organ mafyası genel olarak, işgalci devletlerde kendisine karargahlar yaratıyor. Burada rehin düşenlerin üzerinde en çeşitli deneyler yapılıyor, iç organları çıkarılıyor.

Azerbaycanın Esir ve Kayıp Düşmüş, Rehin Alınmış Vatandaşlarla İlgili Devlet Komisyonunun yaptığı araştırmalar ve tanık ifadeleri de doğruluyor ki, ermeniler esir ve rehinelerin içerisinden önce delikanlı ve sağlıklı olanları seçip ayırmışlar. Onlar belirsiz yöne aparılarak bir daha geri dönmemişler. Onların bir kısmının cesetlerinin devredilmesi sırasında da bir çoğunda kalp, dalak, karaciğer olmadığı, hatta bazılarının iç organlarının tamamen çıkarılarak yerine metal eşyalar doldurulması faktları var. Ermeniler 3 yaşındaki bebeğin de kemik iliğini çıkarmışlar. Kemik iliği dünyada en pahalı transplantasiya materyallarından biri sayılır. Bunu rehin ve esirlerle ilgili yapılan araştırmalar da doğruluyor.

Resmi İstatistiklere göre, 1. Karabağ Savaşı’nda ermeniler tarafından esir, kayıp ve rehin alınmış kişilerin sayısı 4133 neferdir. Onların 800`e yakını sivil şahıstır. Görüldüğü gibi binlerce Azeri’nin sonraki kaderinden halen haber yok.

Uzmanlar ise organ mafyasının dünya genelinde giderek genişlediğini söylüyor. Bazı dış ülkelerde insan organları ticaretinin ve hastalarla donör olmak isteyenler arasında mümkün anlaşmaları önlemek için en etkin mücadele tedbirlerinden biri – devlet tarafından donör bankalarının oluşturulması meselesi düşünülmektedir. Bu ülkelerde cesetten organ çıkarılmasına ilişkin kanunlar da işlenmektedir. Hemen tüm Avrupa ülkelerinde transplantasiya organları bankaları faaliyet gösteriyor, oraya düzenli olarak donör organları dahil oluyor.

Genellikle, insan organlarının alım-satımı veya nakli insan ticareti suçu sayılır. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bu tip suçlara karşı mücadele yönünde çok ciddi tedbirler gerçekleştirilmektedir. Geçtiğimiz 2010 yılı içinde Azerbaycan’da insan ticaretine karşı mücadele alanında kayıtlı 221 cinayetten bir tane bile insan organlarının veya dokuların alım-satımı ve nakil amacıyla edinilmesine rast gelinmemiştir. İşte bu gösterge Azerbaycan’da bu alana dikkat ve kontrol güçlendirilmesinden haber vermektedir. Bu, Azerbaycan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığının resmi bilgisidir.

Fakat basında, özellikle de yabancı sitelerde “organ mafyası” denen ve insan organlarının yasadışı hacmi ile uğraşan suç gruplar hakkında, bu destelerin Azerbaycan’la ilişkileri hakkında çeşitli bilgiler rastlanmaktadır. Örneğin, İtalya’da mafya ile mücadele baş savcı Francesco Mandoi İtalya’nın Camrobasso kentinde yapılan Uluslararası Adriyatik Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nda konuşurken, son yıllarda insan organlarının yasadışı ticaretinin hacminin hızla büyüdüğünü belirterek mafyanın organları doğu ülkelerinden aldığını söylemiştir. Onun sözlerine göre, bir insan böbreği 2 bin avroya alınarak Batı ülkelerinde 50 bin avroya satılıyor. Francesco Mandoi organ ticareti şebekesinin beyin merkezinin Balkan mafyası olduğunu vurguladı: “Moldova, Gürcistan ve Azerbaycan başta olmak üzere, Doğu ülkelerinde organlarını satan insanlar bulunur, o insanların çoğu Kosova’ya getiriliyor ve burada organ ağına hizmet veren hastanelerde cerrahi yolla organları alınıyor. Şebekenin Türkiye’de de merkezi var. Bu merkez kurbanların yapılması ve bulunmasına destek veriyor “. Francesco Mandoi onu da diyor ki, yasadışı organ ticareti ağır suç olsa da, bu ülkelerle hukuki düzende işbirliği olmadığı için yasal soruşturma süreci götürmek mümkün değildir: “İtalya’da yapılan araştırmayla bağlı ifade almak için uluslararası izin almak gerekir. Bu da yolumuzu kapatıyor “.

Azerbaycan’ın da taraf olduğu uluslararası organize organ mafyası hakkında diğer bir bilgi ise geçen yılın Ağustos ayında yayıldı ve kurbanlarını Azerbaycan’da işlem yaptıran çokuluslu organ mafyası ifşa edildi. Ukrayna İçişleri Bakanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında bakanlığın Kibercinayetkarlıq ve İnsan Ticareti ile Mücadele Dairesi Başkanı Yuri Kuçer bildirdi ki, insan organlarının satışı ve “siyah transplantologiya” ile uğraşan organize suç qruplaşmaya Ukrayna ve İsrail vatandaşları dahildir. Gruba İsrail vatandaşı başkanlık edibmiş. Caniler uzun süre Belarus, Moldova, Rusya, Özbekistan ve Ukrayna vatandaşlarını ele alarak Azerbaycan ve Ekvator’a götürüp, sonradan nakil için orada onların iç organlarının çıkarılması ile ilgili cerrahi işlemi yapmışlar. Esasen İsrail’den olan zengin resipiyentler işlem için 100-200 bin dolar ödemişler. Doktorlar ise bu işlem için 15-20 bin dolar almışlar. Departament Başkanı onu da bildirdi ki, bu suç faaliyete Kiev’in Salimov adına klinikasının 4 hekimi dahil edildi. İnternet üzerinden bu işe celb edilen insanların çoğu 18-25 yaşında gençler olup, onlara 10 bin ABD Doları karşılığında böbreklerini satmak teklif edilirmiş. Hazırda bu işle ilgili 50 donör tayin edilmişdir, onların da çoğu fakir şahıstır. Faktla ilgili cinayet işi başlatılmışdır. Soruşturma sırasında doktorların evlerinde arama yapılmış, evlerden birinde 200 bin ABD Doları aşkarlanmışdır. İşle ilgili 12 Ukrayna vatandaşı göz altına alınmıştır. Tutuklananlar arasında diğer ülkelerin vatandaşları da vardı.

Genelde, organ nakli meselesi son dönemlerde ortaya çıkmış konulardan biridir. Fakat bu konuda İslam dininde de çok net ve ilginç konulara rastlanır. Bu konuyla ilgili olarak İslam Konferansı Örgütü nezdindeki İslam Fıkıh Akademisi’nin 6-11 Şubat 1988 tarihinde Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde aldığı bir karar da var. Bu karardakı hükümler mahiyet itibariyle bu İslam alimlerinin genel kanaatini yansıtıyor. Bu kararda aktarma sürecinin en ince tarafları tasbit edilmiş ve bazı etkenler özellikle kaydedilmişdir:

Aynı vücut içinde aktarma

Bir kişinin bir organı kendi vücudunun başka bir yerine aktarılabilir. Yeter ki, bu aktarma sonucunda hasıl olacak faydanın oluşması muhtemel zarardan çok olacağına dair kesin bir kanaat olsun. Bu işlem olmayan bir organı oluşturmak ya da bir organın normal şeklini alması veya ondan beklenen işlevi yerine getirmesini sağlamak amacıyla yapılabilir. Böyle bir işlemin vücuttaki bir kusuru veya insanı ruhsal yönden rahatsız eden bir eksikliği gidermek için yapılması da mümkündür.

Kan ve deri nakli

Kan ve deri gibi vücudun yenilene bildiği şeyler bir insandan diğer bir insana aktarılabilir. Böyle bir transferi gerçekleştirmek için kan veya deri veren kimse doğru ile yanlışı birbirinden seçebilmek yeteneğine sahip olmalıdır. Ek olarak aktarmaya temel oluşturan haklı sebepler de olmalıdır.

Yaşayan bir insandan organ aktarmak

Bir kişiden hasta olduğuna göre alınmış bir organın kendi işlevini yerine getirebilen parçaları başka bir insana aktarılabilir. Örneğin, hasta olduğuna göre çıkartılan bir gözün merceyini diğer bir insana nakletmek caizdir; dolayısıyla, buna izin verilir.

İnsanın hayatı onlardan bağımsız olan kalp gibi organlar diri bir insandan başka bir insana aktarılabilmez.

İnsan bazı organları olmadan da yaşayabilir. Fakat onların tamamen olmaması vücudun bazı temel fonksiyonlarını yerine yetirmesine engel oluyor. Her iki göz merceyinin aktarılması buna örnek verilebilir. Canlı bir kimseden bu tür bir aktarma yapmak haramdır.

Ölüden organ alıp başkasına nakletmek

Bir kişinin yaşaması veya vücudunun bazı temel fonksiyonlarını yerine yetirmesi onlardan asılı olan organlar ölmüş bir kimseden alınıp nakil yapılabilir. Bunun için ya ölünün işte kendisinin vasiyeti veya mirasçılarının izni olmalıdır.

Organ satmak

Yekdillikle kabul edilmiştir ki, hiçbir durumda organ satışına izin verilmemeli. Çünkü nedeni ne olursa olsun, bir insanın organını satmak söz konusu değildir.

Genellikle, Azerbaycan Cumhuriyeti’nde insan ticaretinin, daha doğrusu insan organlarının yasadışı aktarılmasına karşı mücadele amacıyla 1999 yılından beri yasalarda ciddi esaslar oluşturulmuştur. Öyle ki, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in imzaladığı 28 Ekim 1999 tarihli “İnsan organ ve (veya) dokularının nakli hakkında” Azerbaycan Cumhuriyeti Kanunu bu alanda atılmış ciddi adımlardan sayılır. İşte bu Kanun modern bilimsel başarılar ve tıbbi tecrübeye dayanarak insan organ ve (veya) dokularının nakli ile ilgili ilişkileri düzenler. Aynı yasanın ikinci maddesinde nakil nesneyi olan organ ve (veya) dokuların listesi listeleniyor: Kalp, akciğer (kalp-akciğer kompleksi), böbrekler, karaciğer, pankreas ve kesimleri, kemik iliği, gözün kornea ve listesi ilgili yönetim hakimiyeti organı tarafından belirlenen diğer organ ve (veya) dokular transplantasiyanın nesneyi olabilirler. Bu Kanun reproduksi araçlarına ve bu amaçla kullanılan organlara, onların bölümlerine ve (veya) dokulara (yumurta hücreleri, sperm, yumurtalık, xaya veya embriyoya), ayrıca kan ve bileşenlerine şamil değildir.

Ayrıca, söz konusu kanunun dördüncü maddesinde belirtiliyor ki, transplantasiyanın kuralları ve koşulları kesin tespit olunmuştur: nakil tıbbi gösteriş temelinde cerrahi işlemi kurallarına uyularak yapılır. Transplantasiyanın kuralları ve koşulları, onun uygulandığı uzmanlaşmış tıp kurumlarının listesi ilgili kurumlar tarafından belirlenir.

Kanuna göre, donorun yaşı 18 ve üstü olmadıkda ondan kemik iliği dışında, nakil için organ ve (veya) dokuların alınması yasaktır. Resipiyentin sağlığı için tehlikeli hastalığı olan kişilerden organ ve (veya) dokuların alınması yasaktır. Resipiyentin kulluk bağlı ve ondan fiziksel, manevi, maddi açıdan bağımlı olan veya tutuklu bulunan kişilerden, askeri esirlerden ve ruhsal hastalardan nakil amacıyla organ ve (veya) dokuların alınması yasaktır. Herhangi özel organ ve (veya) dokuların edinilmesine mecbur edenler mevzuata uygun olarak sorumluluk taşırlar. Diğer tıbbi yöntemlerle ve ceset organ ve (veya) dokuları aracılığı ile insan hayatının korunması veya sağlığının restorasyonu mümkün olmadığı resipiyente donör organ ve (veya) dokularının transplantasiyasına yol verilir. Donor organ ve (veya) dokuların alınması uzman-doktorların konsiliumu sonucunda belirlenir ve donorun yazılı izni doğrultusunda gerçekleştirilir.

Transplantasiyanın zorunluluğu konusunda tıbbi karar ilgili tıp departmanında tedavi hekimi, cerrah, anestezioloq ve gerekirse, diğer uzmanlardan müteşekkil komisyon tarafından uygun yürütme organının belirlediği şekilde kabul edilir.

Söz konusu kanunun onuncu maddesinde cesetten veya ölüm durumunda olan kişilerden nakil amacıyla organ ve dokuların alınması zamanının belirlenmesi koşulları yansımıştır: Cesetten veya ölüm durumunda olan kişilerden nakil amacıyla organ ve (veya) dokuların alınması sadece doktorlar konsiliumu tarafından biyolojik ölümün başvermesini ve baş beyin faaliyetinin tam durmasını (“beyin ölümünün”) tasdik eden reddedilemez olgunun olmasından sonra yapılabilir. Donorun ölüm akdinin onayında transplantoloq veya transplantologiya işinin organizasyonunda şu veya bu şekilde faaliyet gösteren herhangi bir kişinin katılımı yasaktır.

Son olarak, donorun kanunda öngörülen hak ve görevleri hakkında kısa konuşmak isterim. Öyle ki, her donorun aşağıdaki hakları tespit edilmiştir:

  • organ ve (veya) dokuların alınması öngörülen tıp departmanından planlanan tıbbi işleme ilişkin beklenen komplikasyonlar hakkında tam ve objektif bilgi;
  • bu operasyonla ilgili devlet tıp kurumlarında ilgili kurumlar tarafından öngörülen şartlar tedavi ve rehabilitasyon edilmesi, aynı zamanda ilaç araçları temin edilmesi;
  • donorluqla ilgili özürlü olursa, mevzuata uygun olarak emeklilik almak.

Organ ve (veya) dokularının aktarılmasına izin veren donör kendisinin zararlı alışkanlıkları ve ona bilinen hastalıkları hakkında bilgi vermelidir.

PhD Ahmet Şahidov
Azerbaycan Cumhuriyyeti Milli Meclisinin (Parlamento)
millet vekili yardımçısı

* Bu makale “5. Balkan Tıp Tarihi ve Etiği Kongresi”nde sunulmak için yazılmıştır

Bu yazını Facebookda şərh et